5 Nisan 2009 Pazar

Orda, Burda veya An'da olmak

E. Tolle'nin güzel bir kitap serisi var. Şimdi'nin Gücü ile başladı ve sonrası geldi kitaplar dizisinin. Peki gerçekte var mı böyle bir şey? An'da olabilir miyiz hep? Zaman nedir o zaman? Bir yanılsama mı?

Hayatımda aynı şeyler süregeldiğinde sıkıldığımı ve çıkış noktaları aradığımı hatırlıyorum. Özellikle de okul yıllarında. O sırada istediğim yerde olamama, yapmayı istediğim şeylerde kısıtlandığımı düşünme gibi gençlik dertlerim vardı. Her hafta aynı program, hep aynı sınıf, aynı insanlar, monoton bir düzen, bunlar benim için fazla tekdüze idi. Ki ben ilkokul ve ortaokul bittiğinde okul değiştirmiştim. Hayatın anlamı yenilik olmalıydı... O zamanlar içimdeki ses hadi dediğinde yapabildiğim en büyük değişim odamın şeklini ya da saçımın boyunu değiştirmekti. O yüzden büyümeyi iple çektim. "Bir 18 yaşıma geleyim, neler neler yapıcam!" Sonra "Bir üniversiteyi bitireyim neler neler yapıcam!"

Tabi, hayatı biraz daha istediğiniz gibi yönetebildiğiniz yaşlara gelince, karşınıza daha fazla fırsat çıkıyor, zamanla yapılacaklar listesi oluşuyor. Ben şanslıydım, hem üniversitede hem sonrasında yapmak istediklerimin çoğunu yaptım ailemin desteği ile. Ama şu sorular hiç bitmedi: "Acaba şu an olmam gereken yerde miyim? Zamanımı daha iyi kullanabileceğim bir şey var mı? Hayatı kaçırıyor muyum?" gibi düşünceler zihnimde uçuşurken, artık 30'lara merdiven dayamış biri olarak bir şeyi daha net görüyorum. Hayır, zaman akıp gitmiyor. Zaten bunun için endişelenmeye gerek de yok. O hep vardı, hep varolacak. Yalnızca benim gerçeği algılayış şeklim değişiyor. Zihnim hep geçmişteyse, sürekli eski olayları aklımda evirip çeviriyor, yeni sonlar veya başlangıçlar yazıyorsam veya geleceğe dair düşünceleri yoğunlaştırıyor, şu olunca böyle olacak gibi başlayan hayaller dünyamdan çıkamıyorsam, evet işte o zaman An'da değilim. Ve ne orda ne burda olmamın hiç bir anlamı yok. Önce olduğum yerin hakkını vermeliyim..

Peki ne yapmalıyım bunun için? Öncelikle kabul etmeyi öğrenmeliyim. Kabul etme içinde farkındalığı, anlayışı, takdir etmeyi, sezgiselliği, sevgiyi, öz saygıyı ve inancı barındırır. Durumu ve koşulları kabul ettiğimde kendimle barışırım. Değiştirmeye çalışarak enerjimi harcamak yerine, duyduğum huzurla enerjimi biriktirip çoğaltırım. Kabul etme beraberinde komşusu memnuniyeti bana getirir. Memnuniyet, mutluluğun kozadaki tırtıl halidir. Mutluluğun dönüşüp uçabilmesi için memnuniyetin kozasını çok iyi örmesi gerekir: sıkı sıkı ve sağlam.. Böylece güzeller güzeli mutluluk doğar. Ben onu başkalarıyla paylaştıkça, o çoğalır. Fiziksel dünyanın yasaları burda geçerli değildir. Ben verdikçe, o artar.

İşte böyle bir billinçle An'da olurum. Neyi yaşamam gerekiyorsa onu yaşarım. Ayırt etme gücümü kullanarak en doğru tutumu gösterip kimseyi kırmam ve hiç bir olaydan üzüntü almam.

İngiltere'de tanıştığım çok tatlı bir bilgenin dediği gibi : Ne olursa olsun, mutluluğumu asla kaybetmemeliyim. O benim hazinemdir. Dönüp kontrol etmem gereken hazinemin birikip birikmediğidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder